Prof. Dr. Remzi KILIÇ

MUSUL VİLAYETİ TARİHî COĞRAFYASI VE 19. YÜZYILIN İKİNCİ YARISINDA İDARî YAPISI

 Kılıç, R. (2004).Musul Vilayeti tarihi coğrafyası ve 19. yüzyılın ikinci yarısında idari yapısı. İkinci Ortadoğu Sempozyumu, (Dünden Bugüne Irak), (27-29 Mayıs 2004), Elazığ, C. II, ss. 393-405.

MUSUL VİLAYETİ TARİHî COĞRAFYASI VE
19. YÜZYILIN İKİNCİ YARISINDA İDARî YAPISI
Doç. Dr. Remzi KILIÇ*
remzikilic@mynet.com

Özet:

Ortadoğu sahasının önemli bir bölgesi olan Irak coğrafyası içerisinde bulunan Musul vilayeti yüzyıllar boyunca Türk hakimiyetinde kalmıştır. Türkmen vilyeti olan ve Türkler ile meskun bulunan bu bölgede Türkler, bin yıldan fazla bir zaman, başarılı bir yönetim ve huzur içerisinde bir idare ortaya koymuşlardı. Musul adı, şehri, tarihî coğrafyası ve Osmanlı Devleti idaresinde XIX. yüzyılın ikinci yarısında Musul vilayeti, Musul’a bağlı sancaklar, kazalar ve nâhiyeler hakkında bilgi verilecektir.
Ayrıca, Osmanlı Devleti’ne bağlı iken’ Musul, Sincar, Süleymaniye ve Kerkük sancakları ve buralara bağlı kazaların tarihî coğrafyaları, arazi özellikleri, idarî yapısı da önem arz etmektedir.

Anahtar Kelimeler: Musul Vilayeti, Irak, Osmanlı Devleti, Kerkük.
THE HİSTORİCAL GEOGRAPHY OF MUSUL PROVİNCE AND İTS MANAGEMENT İN THE SECOND HALF OF 19. CENTURY
Associate Professor Remzi KILIÇ

Summary:

Being in the important region of Iraq geografy in Middle east the Musul province has been continually in the domination of the Turks. This region was a Turkmen province and the Turks were the in habitants. Hence more than thousand years the Turks have managed the region a succesfully and peacefully. There will be given detgiled knowledge about Musul name, the city, historical geography, the Musul province in the management of Ottoman Country in the second half of 19. century, standards related to Musul, counties and townships. Also when being connected to Ottoman Country’ Musul, Sincar, Süleymaniye and Kerkuk counties and the historical geographies of townships connected to these, territory specialities are also important subjects.
Key Words: Musul Province, Iraq, Ottoman Country, Kerkuk.

Giriş:

Musul-Kerkük bölgesi Türk tarihi bakımından oldukça kıymetli bir yere sahiptir. Özellikle İslamiyeti kabulden sonra, Türklerin Anadolu’yu vatan yapmaları sırasında Musul-Kerkük bölgesi önemli bir ‘üs” vazifesi görmüştür. Türklerin Türkistan’dan batıya doğru yönelmeleri sırasında, Selçuklular Anadolu’yu Türk ülkesi yaparken, yol üzerindeki Musul- Kerkük bölgesi de bir Türk yurdu haline gelmiştir.
Büyük Selçuklu Devleti’nden sonra, Osmanlı Devleti hakimiyetine geçinceye kadar Musul bölgesinde’ Irak Selçukluları, Zengîler, Erbil Atabeyliği, Karakoyunlular, Akkoyunlular ve Safevîler gibi bir çok Türk devleti hüküm sürmüştür. Yavuz Sultan Selim tarafından 1517 yılında Osmanlı Devleti hakimiyetine geçen Musul ve havalisinde, Kanuni Sultan Süleyman zamanında (1520-1566), Türk hakimiyeti daha da güçlendirilmiştir. Osmanlı Devleti idaresindeki Musul Vilayeti’ doğuda İran, kuzeyde Diyarbakır, güneyde Bağdat, batıda Şam, kuzeybatıda ise Halep vilayetleri ve Zûr Sancağı ile çevrelenmişti.
Musul bölgesi, son derece ılıman bir iklime sahiptir. Çok çeşitli tarım ürünlerinin yetiştirilmesi ve hayvancılık için de uygun bir sahadır. Bölgede’ Dicle, Huser, Hebzel, Zap ve Gazer gibi akarsular bulunmakta, bu da ekonomik hayata önemli katkılar sağlamaktadır. Ayrıca, petrol başta olmak üzere yer altı kaynakları bakımından oldukça zengin bir bölgedir.
Musul Adı ve Şehri, Tarihî Coğrafyası ve Yönetimi:
Musul, İslam beldelerinden büyük ve meşhur bir şehirdir. Bütün beldelere buradan ulaşılır. Irak’ın kapısı ve Horasan’ın anahtarıdır. Azerbaycan’a ulaşım buradan sağlanırdı. Cezire ve Irak topraklarını birbirine bağladığı için ‘el-Mevsılu” ulaşılan yer, denilmiştir . Yine, el-Mevsılu: yolların birleştiği yer, kavşak, geçiş yeri, kavuşma yeri, ulaşma yeri gibi anlamlara gelir. Bundan dolayı ki, Musul bir çok önemli şehirlerin ve ticaret yollarının kavşak noktası olan bir şehirdir, denilmiştir.
Musul’ el-Cezire’de eski Diyar-ı Rebia’nın merkezi olup, Dicle nehrinin batı sahilinde eski Ninova’nın karşısında bir yerdir. Şehrin eski çağda olup olmadığı bilinmemektedir. Şehre bir rivayete göre, önceleri ‘Havlan” deniliyordu. İranlılar bir aralık ‘Buz-Ardaşir” demişlerdir. Musul milâdi II. yüzyılın başından itibaren Asur bölgesinin merkezi olarak Ninova’nın yerini almıştır . Musul, İslam beldelerinin asıl şehirlerinden, büyük ve meşhur bir yerdir. Bina ve yolları geniş olup, Dicle’nin batı yanında derin hendekler ve sur ile çevrilidir .
Hz. Ömer zamanında 641 yılında, Araplar Dicle nehrini geçerek Musul şehrini teslim almışlardı. Emevî halifesi II. Mervan (744-749), Musul şehrini genişletmiş, idaresini teşkilatlandırmış, yeni sokaklar açarak, surlar inşâa edip, Dicle üzerinde bir kayık köprü yaptırmıştır. Musul’un El-Cezire eyaletine merkez olması da II. Mervan zamanında olmuştur .
Musul şehri, Cezire bölgesinin kuzeydoğu kenarında ve Dicle nehrinin sağ (batı) kıyısında ve Ninova şehri harabesinin karşısında olup, Bağdat’ın 332 km. kuzeybatısında 36–35 dakika kuzey paraleli ile 40–43 dakika doğu meridyenleri arasında vilayet merkezi bir şehirdir. Pek çok camii, mescit, okul, eski bir sur ve üç büyük askerî kışlası mevcuttur, denilmektedir.
Musul kelimesi Arapça bir isim olup, Araplara geçmeden önce de var olan küçük bir kasaba idi. Emevîler (661-750) devrinde gelişmeye başlayan Musul şehri, Şam, Mısır, Horasan, Bağdat ve Basra kervanlarının kavuşma noktalarında bulunduğundan bu isimle adlandırılmıştır . Hamdanîler 905’den itibaren halifenin valileri olarak, 930’dan sonra da müstakil olarak Musul’da hüküm sürmüşlerdir. 996 tarhinden itibaren Akıloğulları 1090’a kadar Musul’da hakimiyet sürmüşlerdir. Bundan sonra Musul ve havalisi, Büyük Selçuklu Devleti topraklarına katılmıştır.
Selçuklu hakimiyetine son veren Atabeğ İmaded-din Zengî, 1127’de Musul’u aldı, devetine başkent yaptı ve şehre muhteşem binalar yaptırdı. Musul surlarını tahkim etti ve etrafını imar eyledi. 1244 yılında Moğol Hülagu’dan, ona yardım edilmek sureti ile kurtarılan şehir, 1261’de Moğollar tarafından yağma edilmiştir .
Akkoyunlular, XVI. yüzyılın başına kadar Musul’da hüküm sürmüşlerdir. XVI. Yüzyılın başında, Şah İsmail (1500-1524), Akkoyunlular’dan Musul’u almışsa da, 1514’de Çaldıran zaferinden sonra, Yavuz Sultan Selim 1517’de, Musul ve havalisini de Osmanlı hakimiyetine katmıştı. Musul’da 1534 yılında Kanuni Sultan Süleyman’ın Bağdat Seferi ile Osmanlı hakimiyeti kesinleşmiştir. Daha önce Diyarbakır Eyaleti’ne bağlı olan Musul, Bağdat Eyaleti’ne bağlı bir sancak merkezi yapılmıştır .
Miladi 1072-1092 yılları arasında hüküm süren Selçuklu Sultanı Melikşah, Musul’u Bağdat’a rekabet edecek şekilde baştan başa yeniden imar ettirmişti. Bir çok Medrese ve camiler tesis edilmiştir. Musul, Hülagu’nun yardımı ile Atabeğler’e 1244 yılında yeniden başkent olmuştur . Musul şehri, XVI. yüzyıldan itibaren, Osmanlı Devleti yönetiminde de önemini koruyarak ya eyalet, ya da vilayet merkezi olarak kalmaya devam etmiştir.
Musul Vilayeti, Osmanlı ülkelerinin, Asya sahasının doğusunda, Dicle havzasında, Cezire’nin kuzeydoğu kısmında’ 39 derece ile 44 derece doğu meridyenleri ile 34 derece ile 37 derece kuzey paralelleri arasında, kuzeyde Van ve Diyarbakır vilayetleri, batıda Zûr Sancağı, güneyde Bağdat Vilayeti, doğuda İran hududu ile çevrilidir .
Bir başka tanımlama ise’ Musul, Irak’ın kuzeyinde Musul Eyaleti’nin merkezi, Bağdat’tan 350 km. kuzeybatı’da, Dicle nehri üzerinde Mezepotamya’dan gelen kervan yollarının üzerinde mühim bir ticaret merkezi , biçimindedir. Musul Vilayeti’nin kuzeyi ve doğusu dağlık bir sahadır. Dicle nehri üzerinde kalesi olan, etrafı hendek ve sur ile çevrili bulunan, Tahran ve Bağdat yolu üzerinde önemli bir ticaret merkezidir .
XIX. Yüzyılın ikinci yarısında, E. Reclus’ Dicle üzerinde bir geçit yeri olarak zikrettiği Musul şehrini, elli bin nüfuslu, Akdeniz kıyılarından, Anadolu’dan ve Bağdat’a giden kervanların durak yeri olarak tarif etmektedir. Musul şehrinin Dicle nehrinin sağ kıyısında, düz damlı evlerin 10 km. muhitinde bir sur içinde yükseldiğini, ayrıca karşı kıyıya doğru yan yana dubalanmış takriben 170 metre uzunluğunda bir kayık köprüsü ile geçildiğini söylemektedir. XIX. Yüzyılın sonlarına doğru Musul’un şehir nüfusu altmış bir bin (61000), vilayet nüfusuda üç yüz elli bin (350000) olarak ifade edilmektedir.
1330 (1912) tarihli Musul Salnâmesi’ne göre’ Sur içinde ve dışında otuz sekiz mahalle, 9126 hane, 3062 dükkan, bulunuyordu. Musul surlarının ise on sekiz kule ve on iki kapılı olduğu kaydedilmiştir .
Musul Vilayeti’nin İdarî Yapısı:
Musul Vilayeti’ne bağlı sancak ve kazalar:
Sancak Merkezi: Kaza Merkezleri:
1. Musul: Zibar, Dohuk, Zaho, Akra, Sincar, İmadiyye.
2. Süleymaniye: Baziyan, Süleymaniye, Şehr-i bâzar, Gülanber, Merke.
3. Şehr-i Zûr: Kerkük, Erbil, Ranya, Ravendüz, Salahiyye, Köy Sancak .
XIX. Yüzyılın ikinci yarısında, Osmanlı idaresinde Musul Vilayeti’ üç (3) sancak, on yedi (17) kaza, yirmi sekiz (28) nâhiye ve iki bin üç yüz on dört (2314) köyden oluşuyordu.
Bir başka kaynağa göre ise: Musul Vilayeti’ Musul, Süleymaniye ve Kerkük olmak üzere üç sancağa ayrılmaktaydı.
Sancak Merkezi: Kaza Merkezleri:
1. Musul: Musul, İmadiyye, Zaho, Akra, Zibar, Dohuk, Sincar.
2. Şehr-i Zûr: Kerkük, Ravendüz, Köy Sancak, Erbil, Salahiyye, Ranya.
3. Süleymaniye: Süleymaniye, Gülanber, Baziyan, Şehr-i bâzar, Mamuretu’l-Hamid .
Musul Vilayeti’ üç (3) sancak, on sekiz (18) kaza, yirmi iki (22) nâhiye ve üç bin otuz bir (3031) köyden meydana gelmekteydi. Görüldüğü gibi sancak sayısı aynı, fakat kaza, nâhiye ve köy sayıları farklılıklar göstermektedir. XIX. Yüzyılın sonlarına doğru zaman zaman değişiklikler yapılsa da aşağı yukarı tarihçiler biri birine yakın veya benzer idarî taksimatlar vermektedirler.
1881-1882 tarihlerinde yazılan Ahmed Rifat’ın eserinden tarayarak çıkardığımız verilere göre, Musul Vilayeti’nin idarî bölümlenmesi Arap alfabesine göre şöyledir:
Sancak Kaza Nahiye Sancak Kaza Nahiye
Kerkük Erbil Kerkük Ranya
Altun Köprü Ravendüz
Bâliyân Ravendüz
Beşîr Zerdî
Cebbârî Ravendüz Serçe
Çınarâ Seklâve
Satu Kale Seydekân
Halkan Şâver
Hayzüb Şivân
Dekûk Şeyhler
Davuda Şirvân
Ravendüz Devariyan Salahiyye
Derbend Akû
Derkele Kalıkanlû
Devle Karatepe
Devleke Karahasan
Deyre Köktepe
Musul Ebu Süleyman Köy Sancak
Almûb Mir Mahmudî
Bacvan Mir Yusufî
Beradost Herûtiyân
Pervârî Süleymaniye İsmail
Benânî Ağçalar
But Elân
İmadiyye Behtân Baziyan
Cebûu Pejdâr
Harir Buşter
Hâzî Bulak
Davudiyye Çakır
Dohuk Çabuk Kale
Zaho Cemçâlî
Zibâr Harimabâd
Erkuş Delvî
Seyhan Remk
Sincar Zenkene
Sîne Sezâ
Şerifan Sürücek
Şemkan Senkâv
Seyhan Sivritaş
Şîk Şemirân
Şilaza Şehr-i bâzar
Akra Şiynik
Kaidî Azizi
Kerkeri Asker
Kelalûn Aluca
Maklûb Karacölen
Mendân Karataş
Nehîlî Gülanber
Herkiyân Mâmeş
Mâvet
Mihal

Musul Vilayeti’ne Bağlı’ Sancak, Kaza, Nâhiyeler ve Tarihi Coğrafyası:
1. Musul Sancağı: Musul Vilayeti’nin merkez sancağı olup, Dicle’nin iki tarafında, doğuda Zibâr, kuzeyde Akra ve Dohuk, batıda Sincar kazaları ile güneyde Çöl ve güney doğuda Şehr-i Zûr (Kerkük) Sancağı ile çevrilidir. Üç nâhiye ve 506 köyden oluşur . Musul Sancağı, Musul Vilayeti’nin mamur, en meskûn yeridir. Asurlular’dan kalma pek çok eski eser mevcuttur .
Zaho: Musul Vilayeti ve Sancağı’nda ve Musul’un 100 km. kadar kuzey batısında, Dicle’ye kavuşan bir nehrin üzerinde kaza merkezi bir kasabadır . Küçük Habur suyu dahilinde bir ada üzerinde bulunan Zaho yakınında pek eski ve meşhur bir kale harabesi vardır. Zaho kazası vilayetin kuzey batısında, Silvan nâhiyesi ile 96 köye sahiptir. Cûdi Dağı bu kazada bulunmaktadır .
Dohuk: Musul Vilayeti’nde ve kuzeydoğu yönünde bir kaza merkezi olup, etrafında Asurlular’dan kalma bir çok eski eser bulunmaktadır. Dohuk kazası, Meruzi nâhiyesi ile beraber 211 köyden oluşur .
Akra: Musul Vilayeti’nin merkez sancağına bağlı bir kazadır. 18 köy ile bir nâhiyeden oluşmaktadır. Akra şehri Şendar Dağı’nın tepesinde bulunmaktadır .
Surcî: Musul Vilayeti ve Akra kazasında bir nâhiyedir .
Zibar: Musul vilayet ve sancağında ve sancağın doğu sınırında, Musul’un kuzey doğusunda bir kaza olup, güneyde Şehr-i Zûr Sancağı, kuzeyde Van Vilayeti’nin Hakkari Sancağı ve doğuda İran toprakları ile çevrilidir. İki nâhiye ve 185 köyden oluşur, arazisi ise dağlıktır .
Sincar: Cezire topraklarında Musul ve Nusaybin yakınlarında meşhur bir şehirdir . Musul’a yaya üç günlük uzaklıkta Cezire taraflarında yüksek bir dağın eteğinde bulunmaktadır . Sincar’ Musul vilayet ve sancağında ve Musul dağının güney doğu eteğinde bulunan kaza merkezi, çok eski bir kasabadır. Eski adı ‘Singara” dır. Romalılar ile İranlılar miladın ilk yüzyıllarında Singara yakınlarında birkaç defa muharebe etmişlerdir. Sincar Telafer nâhiyesi ile beraber 72 köyden oluşur. Sincar Dağı’ndan başka dağı olmayıp, arazisi umumiyetle ovadır .
Sincar’ Mezepotamya’da bir ova ile bir dağda, Musul’a bağlı, Diyarbakır, Zûr Sancağı ve Dicle nehri arasında bir kazadır . Bazan el-Cezire’ye dahi tamamen Sincar denilmiştir. Nuh’un evlatları Babil Kalesi yapılıncaya kadar, bu sahrada yaşadılar ve çoğaldılar, sonra da etrafa yayıldılar. Fırat ile Dicle nehirleri arasında bulunan büyük ve münbit bir ovanın kuzeyine Sincar denir ki, Tevrat’ta dahi adının Singar olarak geçtiği söylenmektedir .
2. Süleymaniye Sancağı: Musul Vilayeti’nde, Süleymaniye Sancağı’nın merkez idaresi olan kasabanın adıdır. Süleymaniye XVIII. yüzyılda inşâ olunmuş bir üretim ve ticaret merkezidir . Ova’ya doğru kurulmuş olup, İran ile Osmanlı arasında dört nâhiye, 104 köyü vardır. Sancak olarak’ Gülanber, Baziyan, Şehr-ibâzar, Süleymaniye, Merke adlı beş kaza’ 11 nâhiye ve 353 köye sahiptir .
Gülanber: Musul Vilayeti’nin Süleymaniye Sancağı’nda, vilayet ve sancağın güney doğusunda büyük bir kaza olup, batısında Süleymaniye ve Şehr-i bâzar, diğer üç yönü ile İran hududu ile çevrilidir. Gülanber Kasabası İran sınırı yakınındadır .
Gülanber Kazası dahilinde Şehr-i Zûr (Siyazurus) harabeleri vardır. Gülanber Kalesi, vaktiyle stratejik öneme sahip iken, Yavuz Sultan Selim (1512-1520) zamanında yapılmıştır .
Baziyan: Musul Vilayeti’nin Süleymaniye Sancağı’nda kaza merkezidir. Bir nâhiye ve 157 köy ile birlikte yedi aşireti vardır. Süleymaniye’nin kuzeybatısında Köy Sancak’a giden yolun üstünde Karadağ ile Baziyan Dağı arasında önemli bir boğazda bulunmaktadır .
3. Kerkük Sancağı: Musul Vilayeti’ne bağlı Şehr-i Zûr Sancağı’nın merkez idaresi ve kazanın merkezi olup, eski ismi ‘Kerkura”dır . Irak’ın kuzeyinde bulunan şehirlerinden olup, 35–25 dakika kuzey paraleli ile 44–25 dakika doğu meridyenleri arasındadır . Bugünkü Kerkük şehri, eski Şehr-i Zûr değildir. Eskiden Şehr-i Zûr denen yerin harebeleri şimdi Süleymaniye kasabasının güneyinde bulunmaktadır. Kerkük bir tepe üzerine kurulmuştur .
Kerkük, eski Şehr-i Zûr’un kuzeybatısından 115 km uzaklıkta, Ravendüz, Salahiye, Erbil, Ranya, Köy Sancak adlı kazalardan meydana gelir . 1862 yılında Kerkük bir ara sancak olarak Bağdat’a bağlanmış ise de, 1878 yılında Musul Vilayeti yeniden oluşturulduğu sırada, Kerkük’te ‘Şehr-i Zûr” sancağı olarak Musul Vilayeti’ne bağlanmıştır.
Zağaros dağlarının eteklerinde deniz seviyesinden 310 metre yükseklikte olup, Türk toplumunun önemli kültür merkezlerinden biridir. Kerkük Musul’a 140 km. Bağdat’a ise 248 km. uzaklıktadır. M.Ö. 800’lerde Asur hükümdarı Sartnabal tarafından kurulmuştur. ‘Sartnabal’ın şehri” anlamında Kerh suluh denilirdi. XIV. Yüzyılın sonlarına doğru burayı fetheden Timur döneminde şehir Kerkük şeklinde ilk defa Şerefeddin Ali Yezdî’nin tarihinde zikredilir.
Kerkük, XIII. yüzyılda Moğol istilâsından sonra, sırayla İlhanlı, Celâyirli, Karakoyunlu, Akkoyunlu ve Safevî yönetimine geçmiştir. Sultan Selim’in Çaldıran zaferini müteakip, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’nun fethi için görevlendirilen Bıyıklı Mehmed Paşa tarafından, Mayıs 1516’da Mardin yakınlarında Kızıltepe mevkiinde yapılan Koçhisar savaşından sonra Safevîler kesin bir yenilgiye uğratılarak, Mardin, Musul, Hasankeyf, Rakka gibi yerler ile beraber Kerkük’te Osmanlı hakimiyetine girmiştir .
Kerkük şehrinin 1850’lerdeki nüfusu yirmi bin civarında iken, 1881-1883 genel nüfus sayımına göre’ 22008 Müslüman, iki Rum, 243 Katolik ve 441 Yahudi olmak üzere toplam 22694 kişi yaşamaktaydı. Şemseddin Sami 1890’larda Kerkük nüfusunu otuz bin (30000) kişi olarak verir. 1308 (1890) tarihli Musul Vilayeti Salnâmesi’ne göre ise Kerkük’te’ 4630 hâne, on iki han, 1183 dükkan ve mağaza, sekiz hamam, otuz altı cami ve mescit, beş medrese, on iki mektep, üç fırın, on tekke ve zaviye, beş kilise ve manastır, iki kışla ve on karakol bulunmaktadır .
Musul’un güneydoğusunda, nüfusunun çoğu Türk olan Kerkük, Musul Vilayeti’ni oluşturan üç sancaktan biridir. Batı ve kuzeyde Musul Sancağı ile doğuda İran ve Süleymaniye Sancağı ile güneyde Bağdat Vilayeti ile çevrilidir .
Kerkük Sancağı (toplam)’ 6 kaza, 8 nâhiye ve 1150 köyden meydana gelir . Kerkük Kazası’ Şehr-i Zûr Sancağı’nın merkez kazasıdır. Doğuda Süleymaniye Sancağı ile kuzeyde Erbil ve Köy Sancak, güneybatıda Bağdat, batıda ise Musul Sancağı’yla güneydoğuda da Salahiye ile çevrilidir .
Salahiye: Şehr-i Zûr Sancağı’nın güney sınırında bir kaza olup, merkezi Kifri kasabasıdır. Kuzeybatı’dan Kerkük kazasıyla, kuzeydoğudan Süleymaniye ile ve güneyinde Bağdat Vilayeti ile sınırlıdır .
Ravendüz: Şehr-i Zûr Sancağı’nda, Musul’un 135 km. kuzeydoğusunda, Büyük Zap suyuna dökülen bir çayın üzerinde kaza merkezi olup, 3 nâhiye ile 283 köyden oluşmaktadır .
Köy Sancak: Şehr-i Zûr Sancağı’nda, Musul Vilayeti’nde bir kaza olup, Erbil ovasının doğusunda bir nâhiye ile 252 köyden oluşmuş bir kalenin eteğindedir . Ranya: Musul Vilayeti’ne bağlı, Kerkük Sancağı’nda bir kaza olup, 45 köyü vardır .
Erbil: Musul şehrinin güneydoğusunda, Irak’ta bir kazadır. Arbela veya Arbil adı ile de anılırdı. M.Ö. 335 tarihinde Makedonyalı Büyük İskender, Acem Şahı Dârâ’yı burada mağlup ve perişan etmiştir . Bu hadise de Erbil’in çok eski tarihî bir yer olduğunu göstermektedir.
ZÛR SANCAĞI MÜSTAKİL MUTASARRIFLIĞI:
Zûr Sancağı, önceden Halep Vilayeti ile Musul Vilayeti’ne bağlı bir bölge iken, sonradan ayrı bir sancak haline getirilmiştir. Zûr Sancağı’nın Tarihî Coğrafyası ve İdarî Bölümleri ise XIX. yüzyıl sonu itibariyle Osmanlı kaynaklarında şöyle belirtilmektedir:
Zûr Sancağı’ Cezire ile Berrü’ş-Şam arasında, yani Fırat’ın iki yönünde müstakil mutasarrıflık şeklinde idare olunan geniş bir sahadır. Zûr Sancağı bölgesi, 34 derece ile 10 derece, 37 dakika kuzey paralelleri ile 35 derece ile 39 derece, 25 dakika doğu meridyenleri arasındadır. Kuzeyde Diyarbakır ve Halep, batıda yine Halep ve Suriye, doğuda Musul ve Bağdat vilayetleri ile güneyde ise, Şam Çölü ile çevrili ve hudutludur. 100 km uzunluğunda bir alanı kaplamaktadır. Merkezi Deyr-i Zûr kasabası olup, sancak merkezi ile beraber 4 kaza, 4 nahiye ve 148 köyden meydana gelmektedir .
Zûr Sancağı’ El-Cezire ile Fırat ve Suriye arasında yine Suriye, Irak, Arabistan ile Anadolu arasında bulunduğu için de çok önemli bir yerdedir . Bu müstakil sancak önceleri göçebe aşiretlerin konup göçtüğü bir yer idi. İntizam ve emniyetten mahrum bir haldeydi. Sancak oluncaya kadar eşkiya yatağı olan Deyr Kasabası, Irak ile Suriye arasında önemli bir ticaret yeri olmuştur. Zûr bölgesi önceleri Halep Vilayeti’ne bağlı iken sonra müstakil bir sancak şekline getirilmiştir .
Bu sancak’ Deyr, İşârâ, Resü’l-Ayın, Ebu’l-Kemal adlı dört kazaya ve Tedmür, Kevkeb, Basîre ve Sebha adlı 4 nâhiyeye ve 148’de köye ayrılmıştır . Zûr Mutasarrıflığı’nın başlıca dağları ise’ Revak Dağı ile Abdü’l-Aziz Dağı’dır. Fırat Nehri bu sancağı kuzeybatıdan güneydoğuya doğru ikiye ayırmaktadır .
Zûr Sancağı’nın Bazı Kaza ve Nâhiyeleri: Deyr-i Zûr: Fırat Nehri üzerinde sancağın merkezi ve bu havalinin en güzel şehridir. Suriye, El-Cezire ve Irak arasında gidip gelenlerin uğrak veya konaklama yeridir . Buranın asıl adı ‘Deyr-i Ruman” ise de, Zûr Sancağı merkezi olduğu için Deyr-i Zûr denilmektedir. Fırat üzerinde ve nehrin batı yakasındadır .
Meyâdin: Zûr Sancağı’nın en mühim şehirlerinden bir kasabadır. Zûr Sancağı’nın güneybatısında kumlu sahralar içerisinde ‘Palmir” veya Tedmür harabeleri vardır . Re’sü’l-Ayın: Cezire ve Zûr müstakil mutasarrıflığında, Deyr’in 165 km. kuzeyinde ve Urfa’nın 100 km. doğusunda Habur Nehri kenarında kaza merkezi bir kasabadır. Çok eski ve Romalılar’dan kalmadır . Re’sü’l-Ayın, sancağın kuzey kısmında olup, bu kaza Mardin ile Harran arasında önemli bir noktadadır .
Basire: Zûr Sancağı’nda, İşârâ kazasında 18 köye sahip bir nâhiye merkezi olup Habur Çayı üzerindedir .
Sonuç:
Musul bölgesi, XIX. yüzyıldan itibaren, coğrafî konumu ve yer altı zenginlikleri ile yabancı güçlerin dikkatini çekmeye başlamıştır. İngiliz ve Fransızlar için mutlaka ele geçrilmesi gereken bir bölge haline gelmiştir. Nitekim bu yolda faaliyete geçen İngiltere, Birinci Dünya savaşından sonra Osmanlı Devleti’nin savaşın mağlupları arasında sayılmasından yararlanarak, Musul ve Kerkük bölgeleri üzerinde hakimiyet kurabilmek için her türlü yola baş vurmuştur.
Bu doğrultuda Türk olmayan Müslüman ve gayr-i Müslim unsurlar arasına ayrılık düşüncesi yerleştirmeye çalışmıştır. Türk olmayan unsurlara ‘milliyet”, Müslüman olmayanlara da ‘din” propagandası yapılarak bin yıldır Türk toprağı olan bu bölge, Osmanlı Devleti’nden koparılmaya çalışılmıştır. Türkmen çoğunluğu oluşturan halkının sağduyulu ve özverili gayretleri sonucu Türk kalmayı başarmışlardı. Ancak Lozan Konferansı’ndan sonra, Musul bölgesi 1926 yılında yapılan Ankara Antlaşması ile İngiliz mandası altında kurulan Irak Devleti’ne bırakılmıştır.

KAYNAKLAR:

CEVAD, Ali’ Memâlik-i Osmaniyye’nin Tarih ve Coğrafya Lügatı, C. I-IV, Mahmutbey Matbaası, İstanbul, 1895.
GÜNDÜZ, Ahmet’ ‘Kerkük”, İslam Ansiklopedisi, C. XXV, Türkiye Diyanet Vakfı, Ankara, 2002, (ss. 290-292).
HAMAVî, Yakut b. Abdullah’ Mu’cem’ul-Buldân, C. I-V, Beyrut Kitabevi, Beyrut, 1957-1968.
HİKMET, Mehmed’ Coğrafya-î Umrânî, Nişan Berberiyan Matbaası, İstanbul, 1894.
HONIGMANN, E.’ ‘Musul”, İslam Ansiklopedisi, C. VIII, M.E.B., İstanbul, 1979, (ss. 738-744).
KAZVîNî, Zekeriyya b. Muhammed’ A’sâru’l-Bilâd ve Ahbâru’l-İbâd, Sadır Kitabevi, Beyrut, 1969.
KRAMERS, J. H.’ ‘Kerkük”, İslam Ansiklopedisi, C. VI, M.E.B., İstanbul, 1977, (ss. 589-591).
ÖNGÖR, Sami’ Coğrafya Sözlüğü, Maarif Basımevi, İstanbul, 1959.
RİFAT, Ahmed’ Lügat-i Tarihiyye ve Coğrafiyye, C. I-VII, Mahmutbey Matbaası, İstanbul, 1881-1882.
SAFVET Bey’ Yeni Resimli ve Haritalı Coğrafya-i Osmânî, Amire Matbaası, İstanbul, 1913.
SAMİ, Şemseddin’ Kâmusu’l-Âlâm, C. I-VI, Mihran Matbaası, İstanbul, 1889-1898.
ŞEREF, Abdurrahman’ Coğrafya-i Umûmî, Karabet Matbaası, 3. Baskı, İstanbul, 1895.

 

 

Leave a Comment

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.